. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırtmalar Genel Müdürlüğü ve Türkiye İstatistik Kurumu'nun TÜİK "2006 Aile Yapısı" araştırmasının hazırlanan bölümlerini yayımladı. Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdür Vekili Doç. Dr. Ayşen Gürcan, TÜİK Başkanı Doç. Dr. Ömer Demir yazdıkları önsözde araştırmanın toplumsal cinsiyet perspektifiyle hazırlanan ilk araştırma olduğunu söylüyorlar. 10 Haziran-8 Ağustos 2006 tarihleri arasında Türkiye çapında 12 bin 280 hanede 18 ve yukarı yaştaki 24647 bireyle görüşme yapılarak hazırlanan araştırmaya göre Türkiye genelinde on evli kadından üçü eşleri anlaşmazlık durumunda genellikle seslerini yükselttiklerini, on evli adından yaklaşık dördü ise eşlerinin ise anlaşmazlık durumunda bazen sesini yükselttiğini, dörtte biri eşlerinin bu tepkiyi hiçbir zaman vermediğini belirtiyor. Hanehalkı özellikleri, evlilik, çocuğa bakış, aile akrabalık ve komşuluk ilişkileri, sosyal tutum davranış ve beklentiler, yaşlılık ana başlıklarıyla sunulan çalışmada kurumsal nüfus olarak tanımlanan, yaşlılar evi, huzur evleri, hapishane, askeri kışla, hastane, otel, çocuk yuvalarında bulunan nüfus ve göçer nüfus ise kapsam dışı tutuldu. On kadından yalnızca birinin üzerine sahip olduğu müstakil ev ya da apartman kayıtlı, on erkekten üçünün ise adına kayıtlı gayrimenkulleri var. On kadından sekizinin, on erkekten üçünün üzerine kayıtlı gayrimenkul ya da araç yok. On kadından yaklaşık dördü evliliklerini görücü usulüyle ve ailenin kararıyla yaparken, on erkekten yaklaşık dördü evliliğini kendi seçimi ve ailesinin onayıyla gerçekleştiriyor. On kişiden yaklaşık dokuzunun evliliklerinde hem resmi ve de dini nikah kıyılmış. On kadından ve erkekten yaklaşık altısı ilk evliliğini 18-24 yaşları arasında yapıyor. Hanede sofranın kurulup kaldırılması işini on erkekten ikisi, on kadından yedisi yapıyor, sofra kaldırıp kurma işinin yüzde aile fertleri, yüzde hane ferdi olmayan akrabalar, yüzde ücret karşılığı dışarıdan biri yapıyor. Hane halklarında 10 kadından yaklaşık dokuzu, 50 erkekten biri evde yemek yapıyor. 10 Kadından sekizi, 50 erkekten biri ütü yapıyor, on erkekten yaklaşık yedisi, 10 kadından yaklaşık ikisi aylık faturaları ödüyor. 10 erkekten altısı "evleneceğim kadın güzel olsun" diyor Halen evli olmayıp evlenmeyi düşünen 10 erkekten altısı erkeklerden evleneceği kadının güzel olmasını önemli olduğunu belirtiyor, on erkekten dördü bunun önemli olmadığını söylüyor. Evleneceği kadnın güzel olmasını istemediğini belirten erkek oranı ise yüzde Halen evli olmayıp evlenmeyi düşünen on kadından dokuzu evleneceği erkeğin bir işinin olmasının önemli olduğunu düşündüğünü aktarıyor, 25 kadından biri ise bunun önemli olmadığını belirtti, 100 kadından biri ise evleneceği erkeğin bir işinin olmasını istemediğini söyledi. On kadından dokuzu, on erkekten ise yaklaşık sekizi erkeklerin kadınların maaşlı çalışmasını uygun buluyor. NZ/GG 1 Merhabalar Halihazırda şirket üzerine olan bir aracım var fakat o şirketle bir ortaklığım bulunmuyor. Araç benim tamamen şahsi aracım, sadece ruhsat o şirket üzerine. 2011 yılı Ağustos ayında sıfır alındı bu araç. Şimdi ben bu aracı kendi üzerime almak istiyorum çeşitli sebeplerden dolayı. Bu konuda işleyiş nasıl olmalıdır? Şirketin veya benim böyle bir durumda ödemesi gereken herhangi bir vergi vs. var mıdır? Varsa nedir, ne kadardır? Teşekkür ederim, iyi günler 2 Merhaba Her ne kadar araç benimdir desenizde aslında bu şirketin aracı ve şirketin olsa da durum bunu üzerinize almak istediğinizde standart araç devir işlemi noterden şirket yetkilisi tarafından araç size şirket adına kayıtlı olduğu için de adınıza satış faturası düzenlenecektir. Araç hususi binek mi,ticari mi,aracın değeri nedir,satış tutarı ne olacak,ne kadar kdv,kâr veya vergi doğuracak bunlara bilgileri de şirketin mali müşavirinden öğrenmeniz gerekecektir. 3 Teşekkür ederim verdiğiniz bilgiler için. Standart araç devir işlemi, yani araç bana satılacak dediniz, ben bu aracı satın almak için bir ücret ödemeyeceğim o şirkete, ama yine de adıma bir satış faturası düzenlenecek. Doğru anlıyorum değil mi? Ya da izlenebilecek başka bir yol var mıdır acaba? Satış gibi değil de sadece devretmek gibi. Eğer yoksa bu satış faturasını nasıl düzenlemek uygundur? Şirket bana arabayı ne kadara satmış gibi görünmeli acaba? Bu arada araç binek otomobil, ticari araç değil. Şu anki kasko bedeli yaklaşık 50bin TL. 2011 model. Söylediğim gibi tek sorunum bu aracın ruhsatını üzerime almak. Ama karşı taraf üzerimize 10bin TL civarı vergi yükü biner gibi düşüncelerde ve ben de işin detayını bilemediğim ve karşı tarafın işi yokuşa sürdüğünü düşündüğüm için sizlere sormak istedim. Yardımınız için şimdiden teşekkürler. 4 Merhaba Eğer bütün amacınız ruhsatı üzerinize almaksa bu,ancak satışla noterden yapılan devir,aynı zamanda satış üzerinize almak için devir yapılması şarttır,devir yapıldığında da haliyle bu bir satış kısaca ruhsat adıma olsun diyorsanız,satıştan başka çareniz yok. Bu arada tabiki,isterseniz ve aracın devir konusunda tereddütler taşıyorsanız geri alamama korkusu gibi devir yapmadan kendi aranızda özel bir protokol mülkiyeti şirkete aittir ancak kullanımı size aittir,masraflar şöyle paylaşılacaktır,şu tarihte araç devir ile geri alınacaktır özel maddeler üzerinde anlaşabilirsiniz,bu işin ayrı bir azından şimdilik bilgim bu varsa eminim diğer arkadaşlarda yorumlarını esirgemeyeceklerdir. İşin vergi yükü ile ilgili şu an birşey söylemek mümkün aracın aktife kayıtlı değerini bilmediğimiz gibi,araç üzerinden ayrılan ve geçmişte şirket giderlerine aktarılan tabi varsa yıpranma bedeli,amortisman da nedenle işin o bölümünü müşavirle görüşmenizi tavsiye yükü konusunda varsayımda bulunamam. Tabii bu arada olayın birde şöyle bir tarafı ne kadar siz bu satış için herhangi bir ücret ödemeyecek olsanızda şirketin kasasına girecek bir bedel araç noterden 40 bin liraya devredilip satıldıysa şirket kasasına da 40 bin liralık bir giriş kasası ne durumda,bu para şirket kasasını ne şekilde etkileyecek mesela? Bu kısım her ne kadar sizi ilgilendirmese de şirketi kısmı da tabi şirket müşaviriyle çözecektir. Şimdilik aklıma gelenler bunlar. 5 Çok sağolun hocam gelişme olursa buradan paylaşacağım inşallah. Belki faydalanan olur. 6 Bu arada eğer ekleme yapmak isteyen arkadaşlar da paylaşırlarsa sevinirim. Konuyu kapatmış olmayayım. Muhasebe Maliye Vergi İletişim Vergi Takvimi MUHASEBE GÜNCEL BÜLTEN 15 Nisan 2009 Ana sayfa 2009 Çalışmaları 2009 Pratik Bilgiler Staj - Stajyer Rehberi Kanun-Mevzuat Rehberi Sosyal Güvenlik Rehberi Muhasebe Bilgi Rehberi Güncel Bilgi Arşivi Asgari Geçim İndirimi 2009 Yılı Vergi ve cezaları Not Defteri Beş Dakika Ara Tarife Oran Tutar Ve Hadler SMMM Odaları Web Siteleri Muhasebe Web Siteleri Üniversite Web Siteleri Şirketlerin zararına gayrimenkul satışı gözden geçirilmeli Kurumlar iki yıl süreyle aktiflerinde tuttukları gayrimenkulleri sattıklarında zarar etseler dahi bu zararı kurum kazancından indiremiyorlar. Ancak ekonomik sorunlar ve darboğazlar nedeniyle zararına yapılan sonuçların tartışılması gerekiyor. SORU Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazançların yüzde 75'i Kurumlar Vergisi'nden istisnadır. Ancak bazı hallerde bu satışlar zararına da olabilmektedir. Böyle bir durumda ortaya çıkan zararın kurumlar vergisinden indirilmesi mümkün müdür? YANIT Uygulamada bu konuda henüz görüş beraberliği oluşmamış bulunmaktadır. Ancak Kurumlar Vergisi Yasası'nın 5. maddesinin 3. fıkrasında hükme bağlandığı üzere "iştirak hisseleriyle ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilemez." Söz konusu yasa maddesine ait gerekçenin son bölümünde de "kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlara ilişkin giderler ile istisna kapsamındaki faaliyetlerden doğan zararların istisna dışı kurum kazancından indirilmesine imkan verilmediği" ifade edildikten sonra istisna kazançlar elde edilirken, giderlerin yanı sıra gider fazlalığı sebebiyle doğan zararların da aynı kapsamda değerlendirileceği belirtilmiştir. Kurumlar Vergisi Yasası'nın 5. maddesinin 3. fıkrası hakkında TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen değişiklik önergesinin gerekçesine göre "Kurumlar vergisinden istisna edilen kazançların elde edilmesi sırasında zarar doğması halinde bu zararlar gider fazlalığından kaynaklandığı için istisna kapsamındaki faaliyetlerden doğan zararların da giderlerde olduğu gibi kurum kazancından indirilmemesi gerekir." Yasa maddesinde yer alan düzenleme "Kurumlar Vergisi Yasası ile özel yasalarda yer alan kurumlar vergisinden müstesna kazançlarla ilgilidir. Buna göre iştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlara ilişkin giderlerin kanunen kabul edilmeyen giderler gibi değerlendirilmesi gerekmektedir. Aynı şekilde kurumlar vergisinden istisna edilen kazançların elde edilmesi sırasında zarar doğması halinde bu zararları da istisna kapsamı dışındaki gelirden indirilmemesi gerekir." Beyanname Düzenleme Klavuzu, 2009 HUD Yayınları sf 519 Yasanın bu hükmü, kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlara ilişkin olarak yapılan giderlerin, kurumlar vergisine tabi diğer kazanç tutarlarının tespitinde kurum kazancını azaltıcı veya kurum zararlı ise bu zararı arttırıcı bir unsur olarak indirim konusu yapılamayacağı anlamındadır. Bu nedenle söz konusu gelirlerin elde edilmesi için yapılan giderlerin sadece kurumlar vergisinden istisna söz konusu kazançların tespitinde indirim konusu yapılması gerekir. Konuya ilişkin olarak vergi idaresi tarafından verilen bir özelgeye göre de "iştirak hisselerinin satışından doğan zararın istisna dışı kurum kazancından indirilmesi mümkün değildir." Konuya ilişkin olarak oluşan bu görüşler çerçevesinde her ne kadar söz konusu satış işlemlerinin zararlı olması durumunda bu zararın kurum kazancından indirilemeyeceği görüşü ağırlıklı olarak ileri sürülmekte ise de, ortaya çıkan bu tür zararların indirim konusu yapılamamasının hukuken tartışmaya açık olduğunu, yaşanan ekonomik sorunlar ve darboğazlar nedeniyle zararına yapılan satışların sonuçlarını işletmenin veya işletme sahiplerinin üzerinde bırakılması halinin bu bağlamda tartışılması gerektiği görüşündeyiz. V. Seviğ YURTDIŞINDAKİ İKTİSADİ KIYMETE AMORTİSMAN SORU Yurtdışındaki işimiz için geçici olarak yurtdışına gönderilen amortismana tabi bir iktisadi kıymetin amortismanını ülkemizdeki kayıtlara gider olarak intikal ettirebilir miyiz? Bir başka anlatımla yurtdışında aldığımız bir taahhüt işi için ülkemizde aktifimizde muhafaza ettiğimiz bir kıymet için ülkemizde amortisman ayırmamız mümkün müdür? YANIT Uygulamada yurtdışında iş alan Türk firmalarının bu konudaki duraksamaları gün geçtikçe artmaktadır. Bu konuda vergi idaresinin kesinleşmiş bir görüşü bulunmamaktadır. Hesap Uzmanları Danışma Komisyonu'nun 1974 yılında konuya ilişkin olarak vermiş bulunduğu bir karar uyarınca "yurtdışında iş yapan bir tam mükellef, bu iş için belli bir sermayeyi yurtdışına aktarır. Bu sermaye nakit olabileceği gibi, sabit kıymet şeklinde de olabilir." Böyle bir durumda söz konusu sabit kıymet yurtdışında kullanılacağı için o ülkedeki vergi yasaları çerçevesinde bu tür sabit kıymetlerin kullanımına yönelik düzenlemelerin dikkate alınması gerekmektedir. Böyle bir durumda "Türkiye'de amortismana tabi tutulmakta iken iş yapılan yabancı ülkeye götürülen veya doğrudan doğruya hariçten temin edilen sabit kıymetlerin dışarıda kullanıldıkları süre içinde, dış ülkedeki işyeri ayrı ve müstakil bir ünite olarak kabul edildiği ve sabit işyeri şeklinde tanımlandığı cihetle, bulunulan ülke kanunlarının öngördüğü oranlar üzerinden amortismana tabi tutulmaları gerekir. Diğer taraftan da bu demirbaşlardan sonradan Türkiye'ye getirilenlerden henüz tamamen itfa edilmemiş olanların amortismanlarına da yabancı ülkelerde tatbik olunan nispetlerin daha yüksek veya daha düşük olmaları dikkate alınmaksızın, Türkiye için geçerli olan oranların esas alınması lazım gelir." Söz konusu karara göre ülke dışı faaliyet için Türkiye'den yurtdışına sabit kıymet gönderilmesi ayni sermaye tahsisi olarak kabul edilmiştir. Yurtdışına söz konusu sabit kıymet eğer geçici ihraç yolu ile gönderilmiş bulunuyorsa bu takdirde yapılan bu işlem sermaye tahsisi değil, sabit kıymetlerin yurtdışındaki bir işletmeye kiralanmasıdır. Dolayısıyla bu tür göndermelerde yurtdışında geçici bir süre kalacak sabit kıymet için kira hesaplaması yapılacaktır. Bu durumda yurtdışından kira geliri elde edilecek ve yurtiçinde de ülkemizde geçerli olan amortisman ayrımına devam edilmesi gerekecektir. Yurtdışından elde edilen bu kira gelirinin yurtdışı bir kazanç olarak değil, yurtiçi kazanç olarak dikkate alınması gerekmektedir. Buna karşılık yurtdışında kesin ihraç edilen bu tür iktisadi kıymetler ayni sermaye tahsisi olarak değerlendirilecektir. Daha fazla bilgi için bakınız Çakmak, Şefik, 2009 Yılı Kurumlar Vergisi Beyanname Düzenleme Rehberi, Mart 2009 Ankara, Oluş Yayıncılık, sf 76-77 Bu bilgiler ışığında yurtdışına geçici olarak gönderilen amortismana tabi iktisadi kıymetler için, söz konusu iktisadi kıymetleri geçici olarak yurtdışına gönderen kuruluş tarafından Türkiye'de geçerli oran üzerinden amortisman ayrımına devam edilecek, diğer taraftan takdir edilen kira geliri ise Türkiye'deki kurumun ticari kazancı olarak dikkate alınacaktır. V. Seviğ YARGI KARARLARINDA YOKLAMA FİŞİ Danıştay 4. Dairesi Davacı adına, kargo şirketi aracılığıyla sevk ettiği emtia için sevk irsaliyesi düzenlemediğinden bahisle özel usulsüzlük cezası kesilmişse de; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 131. maddesine göre, yoklama neticelerinin tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişine" geçirileceği, bu fişlerin yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihleneceği, bulunursa nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirileceği, bunlar bulunmaz veya imzadan çekinirlerse keyfiyet fişe yazılarak yoklama fişinin, polis, jandarma, muhtar veya ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalattırılacağı hükme bağlanmış olup, olayda dava konusu cezaya dayanak olan yoklama tutanağının anılan kanun maddesine aykırı olarak araç sürücüsü nezdinde düzenlenmiş olması ve sevk edilen emtia için sevk irsaliyesi düzenlendiğinin de anlaşılmış olması sebepleriyle, davacı adına kesilen özel usulsüzlük cezasında yasal isabet yoktur. Danıştay 4. Dairesi Davacı kurum adına sevk ettiği emtia için sevk irsaliyesi düzenlemediğinden bahisle özel usulsüzlük cezası kesilmişse de; Vergi Usul Kanunu'nun 131. maddesine göre, tespit edilen bir husus nedeniyle ilgililerin cezaya muhatap tutulabilmeleri için cezaya dayanak alınacak tutanağın bulunursa nezdinde yoklama yapılan veya yetkili adamı tarafından imza edilmiş olmasının gerekmesi, üçüncü şahıslar nezdinde düzenlenen tutanak esas alınarak, ilgililer hakkında ceza uygulanmasına imkan bulunmaması, olayda sevk irsaliyesinin düzenlenmediği yolundaki tutanağın, bizzat mükellef veya yetkili adamı tarafından değil, araç sürücüsü nezdinde düzenlenmiş olması ve anılan kanun maddesine aykırı olarak düzenlenen tutanak esas alınarak kurum adına ceza kesilmesinin mümkün olmaması sebepleriyle, kanuna aykırı olarak düzenlenen tutanak esas alınarak kesilen cezada yasal isabet yoktur. Danıştay Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu Yükümlü şirket adına, ödeme kaydedici cihaza ait levhanın işyerinde asılı olmadığının tespiti üzerine, 3100 sayılı Yasa uyarınca usulsüzlük cezası kesilmiştir. Vergi Usul Kanununun 131. maddesinde, yoklama neticelerinin tutanak mahiyetinde olan "yoklama fişine" geçirileceği, bu fişlerin yoklama yerinde iki nüsha tanzim olunarak tarihleneceği, bulunursa nezdinde yoklama yapılana veya yetkili adamına imza ettirileceği, bunlar bulunmaz veya imzadan çekinirlerse keyfiyetin fişe yazılarak yoklama fişinin, polis, jandarma, muhtar veya ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalattırılacağı hükme bağlanmış olup, yoklama sonuçlarını içeren yoklama fişinin hukuki geçerlilik şartı, nezdinde yoklama yapılana veya yetkilisine imzalattırılması, imzadan çekinmesi halinde yasada sayılanlara bu durumu belirterek imzalatılmasıdır. Yükümlünün işyerinde ve nezdinde yapılan yoklama sonuçlarını içeren yoklama fişinin mükellef tarafından imzalanmaması üzerine "imzadan imtina edildi" şerhi konulmak suretiyle polis memuruna imzalattırıldığının anlaşıldığı olayda, 131. maddenin açıklanan kuralı karşısında yoklama fişinin geçerliliği için aranan koşullar gerçekleşmiş olup, imzadan imtina nedeninin yazılmamış olmasının yoklama fişini geçersiz kılmayacağından, bu tutanağa dayanılarak kesilen usulsüzlük cezasında hukuka aykırılık yoktur. ÖZELGELERDE KURUM KAZANCI VE İSTİSNALAR 1. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın tarih ve 12014 sayılı özelgesi; "Gelir paylaşıma esasına göre başkasının arsası üzerine inşaat yapanlarca tüm konutların inşası için yapmış oldukları harcamalarla, arsa bedelinin toplamı inşaatın toplam maliyeti vermektedir. Bu itibarla, şirketin Emlâk GYO ile imzalamış olduğu sözleşme kapsamında başkasının arsası üzerine yapmakta olduğu dairelerin inşası tamamen bitmediği müddetçe inşaat maliyeti oluşturamaz. İnşaatın devamı sırasında yapılan satışlar karşılığında alınan tutarlar da avans olarak değerlendirilir. Bu satışlar nedeniyle kar/zarar beyan edilmesi söz konusu olmaz. Ancak, inşaatın tamamen bitirildiği yıl her bağımsız bölüm veya dairenin maliyet bedeli bulunarak, bulunan birim maliyetlerinden hareketle inşaatın toplam maliyeti arsa bedeli dâhil hesaplanır ve gelir paylaşımı kapsamında alınan hâsılatı da içeren fatura düzenlenir." 2. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın tarih ve 18410 sayılı özelgesi; "Birmasrafın genel gider adı altında gider yazılabilmesi için, gelirin elde edilmesi için yapılmış olması, masrafla iş arasında açık, güçlü bir illiyet bağının mevcut olması, masrafın işin önemi ölçüsünde yapılmış bulunması gerekmektedir. Dernek üyeliği veya Sivil Toplum Örgütlerine kayıtlı olmak tamamen şirket tüzel kişiliğinizin kendi iradesinin sonucu olup, faaliyetlerinizin yürütülmesi ve gelir elde edilmesi için zorunlu bir harcamayı gerektirmemektedir. Bu itibarla dernek üyeliğiniz karşılığı ödenecek olan üyelik aidatlarının ticari kazancınızın elde edilmesi ile sıkı sıkıya bağlı olmaması nedeniyle kazancınızın tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkün değildir." 3. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı'nın tarih ve 21849 sayılı özelgesi; "KVK'nın 8. maddesinin atfı gereğince GVK'nın 40. maddesi hükmü ve KVK'nın kanunen kabul edilmeyen giderlere ilişkin 11. maddesi hükmü gereğince, tazminat ödemelerinin gider yazılabilmesi için işle ilgili olması ve sözleşmeye, ilam veya kanun emrine dayanması gerekir. Bununla beraber mahkeme kararına dayansa dahi işletme sahibinin şahsi kusuru nedeniyle ödenen zarar, ziyan ve tazminatların gider yazılması mümkün değildir. Bu hükümler gereğince, ... AŞ'nin KVK'nın 19. ve 20. maddelerine uygun olarak bölünmesi sonucu şirkete devredilen işçilere mahkeme kararı sonucu ödenecek olan ek kıdem tazminatının GVK'nın 40/3, ek ücret ödemesinin ise GVK'nın 40/1. maddesine göre ödendiği takvim yılına ilişkin kurum kazancının tespitinde gider olarak indirim konusu yapılması mümkündür. Ek kıdem tazminatı faizi ile ek ücret ödemelerine ait faiz ödemelerinin ise mahkemece kusurlu bulunulması nedeniyle kurum kazancının tespitinde kanunen kabul edilmeyen gider olarak dikkate alınması gerekmektedir." 4. İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı'nın tarih ve 25243 sayılı özelgesi; "KVK'nın 5/1-h maddesi gereğince, yurt dışında yapılan otel inşaatında doğal taş, söve ve süslemeler ile kat silmeleri ile ilgili mimari statik proje ve iç doğal taş sabit dekorasyon işleri ile ilgili proje ve danışmanlık bedellerinin, yurt dışında ayrıca işyeri veya daimi temsilcinizin bulunması ya da otel inşaatının doğrudan şirket tarafından yapılması halinde istisnadan yararlandırılması mümkündür. Bununla beraber, bu şartların bulunmaması halinde, yurtdışında verilen proje ve danışmanlık hizmetinin "yurtdışında yapılan teknik hizmetler" kapsamında değerlendirilerek istisnadan yararlandırılması mümkün değildir. Böyle bir durumda söz konusu faaliyetin, hizmet ihracı olarak nitelendirilmesi ve bu kapsamda vergilendirilmesi gerekir." SÖZÜN ÖZÜ Pencereyi siz açarsanız temiz hava gelir, başkası açarsa cereyan olur. LUCİLL DE CHAZAL ZARAR KURUM KAZANCINDAN İNDİRİLEMİYOR YASA NE DİYOR Kurumlar Vergisi Yasası'na göre "iştirak hisseleriyle ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilemez." KRİZ KOŞULLARI Satıştan dolayı ortaya çıkan bu tür zararların indirim konusu yapılamamasının hukuken tartışmaya açık olduğu belirtiliyor. Yaşanan ekonomik sorunlar ve darboğazlar nedeniyle zararına yapılan satışların sonuçlarını işletmenin veya işletme sahiplerinin üzerinde bırakılması halinin bu bağlamda tartışılması gerekiyor. Veysi Seviğ - Bumin Doğrusöz Referans/ Mesaj 3 RE şirkete ev alımı GAYRİMENKUL SATIŞ KAZANCI İSTİSNASINDA ÖZELLİK ARZEDEN DURUMLAR I. GİRİŞ Tam mükellef ve dar mükellefiyete tabi kurumların atıl değerlerinin ekonomik faaliyetlerde daha etkin bir şekilde kullanılmasına olanak sağlanması ve mali yapılarının güçlendirilmesi amacıyla aktiflerinde bulundurdukları gayrimenkuller ve iştirak hisselerinin satışından doğan kazançlarının %75’lik kısmı bazı şartların gerçekleşmesi halinde kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Gayrimenkul satış kazancı istisnası ile ilgili tarihinde yürülüğe giren 5520 sayılı Kurumlar Vergisinin 5/1-e bendi şu şekilde düzenlenmiştir. “ Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazlar ve iştirak hisseleri ile aynı süreyle sahip oldukları kurucu senetleri, intifa senetleri ve rüçhan haklarının satışından doğan kazançların % 75'lik kısmı. Bu istisna, satışın yapıldığı dönemde uygulanır ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulur. Ancak satış bedelinin, satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci takvim yılının sonuna kadar tahsil edilmesi şarttır. Bu süre içinde tahsil edilmeyen satış bedeline isabet eden istisna nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı süre içinde işletmenin tasfiyesi bu Kanuna göre yapılan devir ve bölünmeler hariç halinde de bu hüküm uygulanır. Bedelsiz olarak veya rüçhan hakkı kullanılmak suretiyle itibarî değeriyle elde edilen hisse senetlerinin elde edilme tarihi olarak, sahip olunan eski hisse senetlerinin elde edilme tarihi esas alınır. Devir veya bölünme suretiyle devralınan taşınmazlar, iştirak hisseleri, kurucu senetleri ve intifa senetleri ile rüçhan haklarının satışında iki yıllık sürenin hesabında, devir olunan veya bölünen kurumda geçen süreler de dikkate alınır. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır.” Yani özetle Kurumların istisna hükmünden yararlanabilmesi için; • Satış konusunun Gayrimenkul, İştirak hissesi, kurucu senetleri, intifa senetleri, rüçhan hakkı olması, • Satış konusu mal ve hakların iktisap tarihinden itibaren iki tam yıl 730 Gün süreyle şirket aktifinde bulunması, kurumun bu değerlere iki tam yıl süreyle bilfiil sahip olması, • Kurumun esas faaliyet konusunun gayrimenkul ticareti veya kiralanması olmaması, • Satış işlemi sonucu kar oluşması, • Satış kazancının istisnaya isabet eden % 75 lik kısmı Satışın yapıldığı dönemde Şirket bilançosunun pasifinde Özel bir Fon hesabına alınmış olması, • Satışın yapıldığı hesap dönemini izleyen takvim yılından itibaren Pasifte Fon hesabına alınmış olan tutarın 5 yıl süre ile bu fonda tutulması, • Satışın vadeli yapılması halinde satış bedelinin tamamının satışın yapıldığı yılı izleyen ikinci yılın sonuna kadar tahsil edilmiş olması, Gerekmektedir. II. ESAS FAALİYET KONUSU GAYRİMENKUL TİCARETİ VE KİRALANMASI OLMAYAN ŞİRKETLERİN KİRAYA VERDİKLERİ GAYRİMENKULÜ SATMALARI HALİNDE İSTİSNA HÜKMÜNÜN UYGULANIP UYGULANMAYACAĞI ? Peki esas faaliyet konusu gayrimenkul ticareti ve kiralanması olmayan kurumların aktiflerinde bulundurdukları fakat fiilen kullanmayarak kiraya verdikleri gayrimenkulleri satmaları halinde, satıştan doğan kazançlarını 5520 sayılı Kurumlar Vergisi 5/1-e kapsamında değerlendirme imkanları mevcut mudur? Mülga 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda bu konu ile ilgili bir düzenleme yapılmamakla birlikte 2003 yılında İstanbul Deftardarlığı tarafından verilmiş bir mukteza bulunmaktadır. Söz konusu muktezada şu şekilde bir görüş bildirilmiştir. “...Bu hüküm ve açıklamalara göre kurumların faaliyetlerini yürütebilmek için ihtiyaç duydukları ve bu amaçla iktisap edip 2 tam yıl ve daha fazla süreyle kurum ihtiyaçlarında kullandıkları gayrimenkulleri ekonomik faaliyetlerinde daha etkin kullanmak amacı ile satmaları halinde söz konusu istisna hükmü uygulanacaktır. Bu itibarla şirketiniz faaliyetlerini yürütmek amacıyla fiilen kullanılmayan ve 1995 yılından bu yana kira geliri elde etmekte olduğunuz gayrimenkulleri satmanız halinde bu satıştan elde edilen gelirin Kurumlar Vergisi Kanunu'nun Geçici uyarınca kurumlar vergisinden istisna edilmesi olanaklı bulunmamaktadır.” İstanbul Deftardarlığı Vasıtasız Vergiler Gelir Müdürlüğü Muktezadan da anlaşılacağı üzere Mülga 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi’nin 8/12 maddesinde “Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan...” ifadesindeki “aktiflerinde yer alan” ibaresi; kurumun aktifinde kayıtlı olmakla birlikte söz konusu gayrimenkulün bilfiil kurumun faaliyetlerinde kullanılması şartına da bağlı tutulmuştur. Yani gayrimenkulün hem 2 yıl tam süre ile kurum aktifinde kayıtlı olması ve aynı zamanda bu süre zarfında kurumun faaliyetlerinde bilfiil kullanılması gerekmektedir. 5520 sayılı yeni Kurumlar Vergisi Kanunun 1 seri nolu Genel Tebliğinde bu konu hakkında bir düzenleme yapılmıştır. 1 seri nolu Kurumlar Vergisi Genel Tebliğinin “ Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ile uğraşılmaması” başlıklı bölümünde yer alan açıklama şu şekildedir; “ Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları istisna kapsamındaki değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar istisna kapsamı dışındadır. İstisna uygulaması esas itibarıyla bütün kurumlar için geçerlidir. Ancak, faaliyet konusu menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanması olan kurumların bu amaçla iktisap ettikleri ve ellerinde tuttukları kıymetlerin satışından elde ettikleri kazançlar için istisnadan yararlanmaları mümkün değildir. Satışa konu edilen kıymetlerin iki tam yıl kurum aktifinde kayıtlı olması da durumu değiştirmeyecektir. Aynı durum, satmak üzere taşınmaz inşaatı ile uğraşan mükellefler açısından da geçerlidir. Ancak, taşınmaz ticareti ile uğraşan mükelleflerin faaliyetlerinin yürütülmesine tahsis ettikleri taşınmazların satışından elde ettikleri kazançlara istisna uygulanabilecek; taşınmaz ticaretine konu edilen veya kiralama ya da başka surette değerlendirilen taşınmazların satış kazancı ise istisnaya konu edilmeyecektir. Örnek 1 Bir inşaat şirketinin şirket merkezi olarak kullanılmak üzere inşa etmiş olduğu bir binayı, en az iki tam yıl süre ile kullandıktan sonra satması halinde, bu satıştan doğan kazanç için istisna uygulanabilecektir. Şirketin satmak amacıyla inşa etmiş olduğu veya satın aldığı binaların satışından elde ettiği kazançlar için söz konusu istisna uygulanmayacaktır. Örnek 2 İnşaat faaliyetinde bulunan bir şirketin satın aldığı arsayı iki tam yıl geçtikten sonra satması halinde ya da faaliyet konusu alış veriş merkezleri inşaa etmek veya kiraya vermek olan şirketin bu amaçla inşa ettiği taşınmazları iki tam yıl geçtikten sonra satması halinde, şirketin bu istisnadan yararlanması söz konusu olmayacaktır. Örnek 3 Bir inşaat şirketinin inşa etmiş olduğu binanın bir kısmını otopark olarak, diğer bir kısmını işyeri olarak kiraya vermesi, kalan kısmını ise şirket faaliyetlerinde kullanması halinde, şirket faaliyetinde kullandığı kısmın satılmasından elde edilen kazanç istisnaya konu olabilecek, diğer kısımlar istisnadan yararlanamayacaktır. Örnek 4 Esas faaliyeti taşınmaz ticareti ve kiralaması olmayan bir şirketin, atıl olarak durmakta olan bir taşınmazını kiraya verdikten iki tam yıl sonra söz konusu taşınmazı satması halinde taşınmazın elden çıkarılmasından doğan kazancın istisnadan yararlanması mümkün bulunmaktadır. Aynı şekilde, menkul kıymet ticareti ile uğraşan mükelleflerin, iştirak amaçlı olmayıp ticari amaçla elde tuttukları iştirak hisselerinin satışından elde edilen kazançlar da elde tutulma süresine bakılmaksızın istisna kapsamı dışında bulunmaktadır. Öte yandan, menkul kıymet ticareti ile uğraşan mükelleflerin doğrudan veya dolaylı olarak diğer şirketlerin yönetimine ve ortaklık politikalarının belirlenmesine katılmak üzere edindiği ortaklık payları istisna uygulamasına konu olabilecektir. ” Tebliğde yer alan Örnek 4’te faaliyet konusu taşınmaz ticareti ve kiralaması olmayan şirketlerin aktiflerinde kayıtlı bulundurdukları fakat fiilen kullanmayarak kiraya verdikleri gayrimenkulleri satmaları halinde, satıştan doğan kazançların 5/1-e kapsamında değerlendirebilecekleri belirtilmiştir. Yani söz konusu Genel Tebliğde 2003 yılında İstanbul Deftardarlığı tarafından verilmiş olan muktezadaki görüşün aksi yönünde bir düzenleme yapılmıştır. Bu durumda esas faaliyet konusu gayrimenkul ticareti ve kiralaması olmayan şirketlerin 2 yıl aktifinde kayıtlı bulundurdukları ve bu süre zarfında faaliyetlerinde bilfiil kullanmayarak kiraya verdikleri gayrimenkulleri satmaları halinde istisnadan yararlanmaları mümkün bulunmaktadır. Fakat ülkemizde şirketlerin ana sözleşmeleri incelendiğinde şirketler ana faaliyet konusu ile ilgili olmasa dahi ana sözleşmede birçok esas faaliyet konusu belirleyebilmektedirler. Örneğin, X Pazarlama Turizm Gıda İnşaat San. Ve Tic. Ltd Şti. fiilen sadece gıda alım satımı ile uğraşmakla beraber ana sözleşmesini incelendiğimiz vakit “ Her türlü gayrimenkul, arsa, arazi satın alıp satmak, kiralamak, kiraya vermek vs.” gibi faaliyet konularının varolduğunu görmekteyiz. X Pazarlama Turizm Gıda İnşaat San. Ve Tic. Ltd Şti.’ nin esas faaliyet konusu gayrimenkul ticareti ve kiralanması olmasa dahi gayrimenkul satış istisnasından yararlanması durumunda sırf “ Her türlü gayrimenkul, arsa, arazi satın alıp satmak, kiralamak, kiraya vermek vs.” hükmünün ana sözleşmede geçiyor olması sebebiyle herhangi bir inceleme esnasında inceleme elemanı tarafından tespit edilmesi durumunda cezalı tarhiyata maruz kalması kuvvetle muhtemeldir. Bu sebeptendir ki 5520 sayılı Kurumlar Vergisinin 5/1-e’ de belirtilen istisnadan yararlanmak isteyen şirketlerin ileride cezalı bir tarhiyata maruz kalmamaları için şirket ana sözleşmelerini gözden geçirmelerini tavsiye ediyoruz. III. İSTİSNADAN FAYDALANILARAK YAPILAN SATIŞLARDA İSTİSNAYA İSABET EDEN GİDERLERİN KURUM KAZANCINDAN İNDİRİLMESİNİN MÜMKÜN OLUP OLMADIĞI 5520 Sayılı Kurumlar Vergisinin 5. Maddesinin 3 numaralı bendi şu şekilde düzenlenmiştir; “İştirak hisseleri alımıyla ilgili finansman giderleri hariç olmak üzere, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilen kazançlarına ilişkin giderlerinin veya istisna kapsamındaki faaliyetlerinden doğan zararlarının, istisna dışı kurum kazancından indirilmesi kabul edilmez.” Buna göre gayrimenkul satış kazancı istisnası kapsamında yapılan gayrimenkul satışlarında ortaya çıkan tapu ve kadastro harcı, emlakçı komisyonu vb. satışla ilgili olarak yapılan her türlü giderin istisna kazanca isabet eden % 75’ lik kısmının Kanunen Kabul Edilemeyen Gider olarak dikkate alınması gerekmektedir. IV. İSTİSNA KAPSAMINDA SATIŞI YAPILAN GAYRİMENKULLERİN KDV KARŞISINDAKİ DURUMU 3065 sayılı KDV Kanunun 17. Maddesinin 4 numaralı Diğer İstisnalar başlıklı bendinin “r” alt bendi şu şekilde düzenlenmiştir; “Kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile gayrimenkullerin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık gayrimenkul ve iştirak hisselerinin müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil bankalara devir ve teslimleri.” KDV’ den istisna edilmiştir. Buna göre KDV 17/4-r’ de öngörülen istisnadan yararlanma şartlarını taşıyan bir satışın olması halinde KDV’ den de istisna olarak fatura düzenlenmesi mümkün bulunmaktadır. Ayrıca istisna kapsamında teslim edilen kıymetlerin iktisabında yüklenilen ve teslimin yapıldığı döneme kadar indirim yoluyla giderilemeyen katma değer vergisi, teslimin yapıldığı hesap dönemine ilişkin gelir veya kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider olarak dikkate alınır. ÖRNEK UYGULAMA Bu bilgiler ışığında örnek bir uygulama yapacak olursak. Bahadır San. Tic. nin aktifinde 2 yıldır kayıtlı bulunan YTL maliyet bedelli, birikmiş amortismanı YTL olan bir binayı YTL’ye satması, satış esnasında YTL tapu harcı ve YTL de emlakçıya komisyon ödenmesi halinde yapılacak kayıt ve işlemler şu şekilde olacaktır. Binanın Aktif Değeri YTL Birikmiş Amortismanı YTL Net Aktif Değeri YTL Satış Fiyatı YTL Satış Karı YTL Kurumlar Vergisinden İstisna Kazanç%75 YTL Beyan Edilecek Kazanç%25 YTL Satış Giderleri Tapu Harcı+Komisyon YTL İstisna Tutara İsabet Eden GiderKKEG YTL Kayıtlar; a Satış Kaydı; 120 Alıcılar 257 Birikmiş Amortisman 252 Binalar 529 Diğer Sermaye Yedekleri 679 Diğer Olağan Dışı Gelir ve Karlar • KVK 5/1-e Kapsamında Yapılan Satış. • KDV 17/4-r mad. istinaden KDV Hesaplanmamıştır. b Masrafların Kaydı; 770 Genel Yönetim Giderleri 689 Diğer Olağandışı Giderler KKEG 100. Kasa 336. Diğer Çeşitli Borçlar V. SONUÇ Kurumların, en az iki tam yıl süreyle aktiflerinde yer alan taşınmazların satışından doğan kazançların % 75'lik kısmı kurumlar vergisinden istisna edilmiştir. Bu istisnadan faydalanmak için; • Gayrimenkul en az 2 yıldır kurumun aktifinde kayıtlı olması, • İstisnanın satışın yapıldığı dönemde uygulanması ve satış kazancının istisnadan yararlanan kısmı satışın yapıldığı yılı izleyen beşinci yılın sonuna kadar pasifte özel bir fon hesabında tutulması gerekmektedir. İstisna edilen kazançtan beş yıl içinde sermayeye ilave dışında herhangi bir şekilde başka bir hesaba nakledilen veya işletmeden çekilen ya da dar mükellef kurumlarca ana merkeze aktarılan kısım için uygulanan istisna dolayısıyla zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler ziyaa uğramış sayılır. Aynı şekilde Kurumların aktifinde en az iki tam yıl süreyle bulunan gayrimenkullerin satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimlerde KDV’ den istisna edilmiştir. Menkul kıymet veya taşınmaz ticareti ve kiralanmasıyla uğraşan kurumların bu amaçla ellerinde bulundurdukları değerlerin satışından elde ettikleri kazançlar Kurumlar Vergisi ve Katma Değer Vergisi istisnası kapsamı dışındadır. İBRAHİM ARIKAN CEYHUN GÖNEN Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Bu makale Aralık 2008 Diyalog dergisinde yayınlanmıştır. Muhasebe ve Mevzuat Grubu Hüseyin Ust Mevzuat Forumu Facebook Sayfası Kişisel Blog Sayfam

şirket üzerine kayitli gayrimenkul satişi